TÜRKİYE’NİN UNESCO DÜNYA MİRAS LİSTESİ’NE GİREN İLK 10 YERİ
Türkiye’nin Unesco Dünya Miras Listesi’ni merak edenler için bu yazımızla karşınızdayız!
Her insanın seyahat anlayışı ve zevki farklıdır. Kimileri bol aksiyonlu ve sporsal aktivitelerle dolu bir tatil hayali kurarken, kimileri daha sessiz sakin bir deniz kıyısında günler geçirebilir. Ya da hiç kimseniz olmadığı doğanın kollarında serin bir tepede uzun süreler kalmaktır hayali. Farklı kültürleri ve tarihleri öğrenme isteği duyan insanlar da elbette ki az değil. Tüm bu farklılıklara bakılırsa evet hepimizin zevkleri ayrı olabilir ancak hepimizin bir ortak noktası var ki; o da seyahat etmek isteği!
Bizi bütün bir sene boyunca stresli bir yaşam içerisinde sabretmek için motivasyon sağlayan en büyük etken, güzel bir tatil yapmak olacaktır. Ancak bu yazımızda sizlere, tatil planınızda biraz farklı bir bakış açısıyla yaklaşarak önceki tatillerinizden daha farklı bir tatil planlayabileceğinizi söylemek istiyoruz. Özellikle de Türkiye’nin UNESCO Dünya Miras Listesi’ne giren ilk 10 yeri hakkında kısa bilgilendirmeler yapacağız ki; belki gideceğiniz rotalarda bile bulabileceğiniz bu noktaları da görmeden dönmek istemeyeceksiniz.
Uluslar arası bir kuruluş olan UNESCO, tüm dünya çapında tarihi, doğal veya kültürel anlamda değerli bulduğu yerleri veya bölgeleri bulunduğu konumdan bağımsız olarak tüm insanlığın ortak bir mirası olarak kabul eder ve korunması için listesine ekler. Bizler de şimdi her bir köşesi cennet olan bu ülkedeki korunmaya değer görülen ve ortak miras olarak kabul edilen değerlerimiz nelermiş, kısaca bir göz atacağız. Böylelikle içlerinde daha önceden ziyaret etmediğimiz ya da ettiğimiz ama değerini yeterince kavrayamadığımız yerler varsa da, bir sonraki seyahatlerimizde gereken önemin verilmesi için katkıda bulunmaya çalışacağız.
1. Listenin ilk sırasında 1985 senesinde listeye eklenen İstanbul yer alıyor. Birçok medeniyete ev sahipliği yapan ve tarih sahnesinde sahip olan medeniyetlerin torunları tarafından da hala saygı gören bu şehrin listeye alınırken 4 bölge olarak belirlendiğini söylemeliyiz. Ayasofya ve Topkapı gibi önemli merkezleri de içine alan bu bölgeler, günümüzde de tüm dünyadan ziyaretçi akınına uğramaktadır
2. Listenin 2.sırasında Sivas sınırlarında bulunan Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası bulunuyor. Günümüzdeki bilgiler ışığında Mengücekliler tarafından bizlere miras bırakıldığı bilinen camii yine İstanbul gibi 1985 senesinde UNESCO tarafından listeye eklenmiş ve ortak miras kabul edilmiştir. Eğer ziyaret ederseniz yapıların tarihi güzelliği bir yana, aynı zamanda Anadolu’nun geleneksel el işçiliğini ve mimarisini de yakından görmüş olacaksınız.
3. En eski yerleşim yerlerinden olan Hitit Uygarlığı’nın başkenti olan Hattuşa(Boğazköy), günümüzde Çorum il sınırlarında yer alan ve UNESCO listesinde 1986 senesinden beri var olan bir yerleşim yeridir. Anadolu’nun köklü tarihi boyunca da uzun süre merkez görevini üstlenen bu bölgede bol sayıda tapınak, kraliyet ailesine ait yapılar ve büyük surlar göreceksiniz.
4. Listenin 4.sırasındaki bir başka güzelliğimiz, Adıyaman Kâhta’da yer alan Nemrut Dağı oluyor. 2150 metrelik bir yüksekliğe sahip olan bu dağın tarihteki önemi, Kommagene Krallığı’nın tapınakları ve mezarlarını barındırıyor olmasıdır. Yaklaşık 10 metre boyutuna ulaşan devasa heykellerin kutsal mezarlar amacıyla dikilen anıtlar olması, Helenistik Dönem’e ait oldukça önemli bir tarihi merkezdir. 1987 senesinden beri UNESCO listesinde olan bu dağın görkemine bizzat şahit olmalısınız.
5. Türkiye’nin Unesco Dünya Miras Listesi ile derlediğimiz listenin bu aşamasında karşımıza Xanthos ve Letoon çıkıyor. M.Ö 545 senesinde Likya’nın en önemli merkezi sayılan Xanthos, günümüzde Fethiye’ye yaklaşık bir saat uzaklıkta bulunan Kınık Köyü yakınlarında yer almaktadır. Tarih boyunca Roma ve Bizans gibi köklü medeniyetlerin himayesinde olan kentin günümüzde hem Helenistik Dönem, hem de Roma Dönemi izlerini hala taşıyor olması, buranın 1988 senesinde UNESCO listesine alınmasını sağlamıştır. Aynı şekilde aralarında yaklaşık 4 kilometre kadar yakın bir mesafede bulunan Letoon da tarihte önemli bir yer tutan Apollon ve Artemis gibi tapınaklarla birlikte daha birçok yapının kalıntılarını içermektedir.
6. Bu aşamada direksiyonu Karabük’te bulunan Safranbolu Şehri’ne doğru kırıyoruz. 1994 senesinden beri listede ortak miras olarak kabul görmüş bu eski yapılı evler, günümüzde de Safranbolu evleri olarak ziyarete açık şekilde hala sapasağlam durmaktadır. İçerisinde restorasyonla yaşayanların da hala bulunduğu bu evlerin olduğu yer, vakti zamanında önemli bir ticaret merkezi olarak varlığını sürdürüyordu. Daracık sokakları ve tarihi yapıların arasında gezerken gerçekten tarihte ışınlanmış gibi hissedebileceğiniz görülmeye değer bir yer burası.
7. Eğer yolunuz Çanakkale’ye düşerse, tabii ki şehitlikte yapacağınız bir minnet ziyareti sonrasında görmeniz gereken yer Troya Antik Kenti olmalıdır. 1998 senesinden bugüne dek UNESCO’nun miras listesinde olan dünyaca ünlü bir antik kent olan Troya, bilindiği kadarıyla M.Ö. 2500’lü yıllara kadar uzanan bir tarihe sahiptir. Kazıları hala devam eden bu kentte bulunan en son katman ise Roma Dönemi’ne ait çıkmaktadır. Ayrıca birçok filozofun da yaşadığı bir kent olan Troya’nın filmlere bile sahne olan tarihi konuları hala oldukça önemlidir.
8. Mimari bir yapı olarak Türkiye’nin Unesco Dünya Miras Listesi arasında korunmaya değer olan bir diğer yer, Edirne Selimiye Camii ve Külliyesi olarak karşımıza çıkıyor. Bu camii ve külliyenin günümüzde bile hala sapasağlam duruyor olması, vakti zamanında yapılan yapıların ihtişamını gözler önüne sererken, mimarları hakkında da derin saygı duymamızı sağlıyor. 2011 senesinden beri listede yer almaya değer görünen camii, bilindiği üzere Mimar Sinan’ın tabiriyle ustalık eseri olarak da tanımlanırken, Osmanlı Dönemi’nde de başkent olan Edirne için adeta bir sembol olarak kabul edilmiştir.
9. İç Anadolu’daki en büyük ile doğru yol alırken, bu aşamada karşımıza Konya’daki Çatalhöyük Neolitik Kenti çıkıyor. Öyle ki insanlık tarihine kazıların ilk zamanlarından beri oldukça ışık tutan bu yer, tarımın başladığı ve dolayısıyla yerleşik yaşamında başladığı ilk yerleşim yerlerinden olması sebebiyle, hala kazıların devam etmesine rağmen şuana kadarki bilgilerle bile birçok aydınlanma yaşamamızı sağlamıştır. M.Ö.6200 ve 7400 seneleri arasına kadar dayandırılabilen bu alanda, bulunan bulguların son derece detaylı bilgi vermesi sebebiyle tüm dünya tarafından gerçekten ortak miras olmaya değer bir yer olmakta ve 2012 senesinden beri Türkiye’nin Unesco Dünya Miras Listesi arasında yer almaktadır.
10. Türkiye’nin Unesco Dünya Miras Listesi ile derlediğimiz listemizin son sırasında ise 2014 senesinde listeye alınan iki ayrı yerden bahsedeceğiz. Bunlardan ilki İzmir sınırlarında yer alan Bergama Çok Katmanlı Kültürel Peyzaj Alanı ve bir diğeri ise Bursa ili sınırlarındaki Bursa ve Cumalıkızık: Osmanlı İmparatorluğu’nun Doğuşu olarak yer alan yerlerdir. Peyzaj alanının listeye eklenmesi, Helenistik Dönem’den Osmanlı’ya kadar çok katmalı bir alan olarak bilinen bu alan, çok katmanlı kent olarak 9 ayrı bileşenin kabulüyle 2014 senesinde Kültürel Miras Listesi’ne girmiş antik bir kenttir. Kale Dağı’ndaki bu yerleşim alanı tarihteki antik tapınakların çoğunu barındırmasından dolayı ve ev sahipliği yaptığı medeniyetlerin ortak önemli merkezi olmasından dolayı son derece önemlidir.
Diğer taraftan ise Bursa’ya gittiğimizde karşımıza Orhangazi Külliyesi ve çevresiyle birlikte daha birçok külliyenin de belirtilen bölgede listeye eklendiğini görüyoruz. Yine 2014 senesinde UNESCO tarafından ortak miras olarak anılan bu bölge, özellikle Osmanlı Devleti’nin kuruluşuna ışık tutan ve ticari bir merkez olan Bursa’nın Cumalıkızık Köyü de yine koruma altına alınmaya değer yerlerdendir. Bugün dahi gittiğinizde sokaklarından evlerine ve yapılara kadar çok sayıda Osmanlı mimarisinin izlerini taşıyan yerler görebilirsiniz.